Hepato-Pankreato-Bilier cerrahi nedir?

Hepatopankreatobilier cerrahi karaciğer, pankreas, safra kesesi ve safra yollarının iyi ve kötü huylu cerrahi tedavi gerektirir hastalıklarını tedavi eden branştır.

Bölümümüzde yapılan ameliyatlar

  • Karaciğer cerrahi hastalıkları *
    • Karaciğer kistleri
    • Primer karaciğer tümörleri
    • Metastatik karaciğer tümörleri
    • Karaciğer apsesi
    • Karaciğer hemanjiomları
  • Pankreas cerrahi hastalıkları **
    • Pankreas kistik hastalıkları
    • Pankreas kanseri
    • Pankreas neuroendokrin tümörleri
  • Safra kesesi cerrahi hastalıkları ***
    • Safra kesesi taşları
  • Safra yolu cerrahi hastalıkları ****
    • Kolanjiokarsinom (Safra kanalı kanseri)
    • Safra yolu darlıkları
    • Safra yolu taşları
  • Duodenum Tümörleri

* Karaciğer tümörleri için lokal ablatif tedaviler, robotik-laparoskopik veya açık yöntemle major ve minör karaciğer rezeksiyonları.

** Robotik-Laparoskopik veya açık yöntemle Whipple ameliyatı, distal pankreatektomi, ve nöroendokrin tümörlerde enükleasyon.

*** Robotik-Laparoskopik veya açık yöntemle kolesistektomi.

**** Endoskopik safra yolu taş tedavileri, Robotik-laparoskopik veya açık cerrahi yöntemler ile safra yolu eksplorasyonu ve rezeksiyonları.

Hepatopankreatobilier cerrahi programı;

Hastalarımız ve onları destekleyen aileleri için Koç Üniversitesi kurumsal kimliği altında son teknoloji, yüksek kaliteli bakım sağlamanın yanında karaciğer, pankreas ve safra yolu hastalıkları için eğitim – araştırma faaliyetlerine öncülük edilmesi amacı ile oluşturulmuştur. Kanıta dayalı tıp anlayışı ve kişiselleştirilmiş tedavi seçenekleri ile hastalarımıza multidisipliner değerlendirme sonucu alınan kararlar doğrultusunda tedavi hizmeti sunmaktayız. Multidisipliner değerlendirme toplantıları kurumsal çerçevede hafta da 2 kez olmak üzere Genel Cerrahi, Tanısal ve Girişimsel Radyoloji, Gastroenteroloji, Tıbbi Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi, Patoloji ve Genetik bölümünden alanında uzman hekimlerin katılımı ile gerçekleşmektedir.

Yüksek kalite için en gelişmiş sistemler;

HPB cerrahi programı hastaların hastaneye girişinden taburcu olana kadar ki süreçte hastalarına gelişmiş cerrahi bakım sağlamak amacı ile oluşturulmuştur. Hastaların, başvuru anından itibaren tüm tetkikleri hızlı bir şekilde tamamlanıp, radyoloji, endoskopik ultrasound ve patoloji tetkikleri uygun vakalarda aynı gün planlanıp haftada 2 kez yapılan multidisipliner değerlendirme toplantısında tartışılıp tedavilerine hızlıca başlanmaktadır. Güçlü cerrahi kadromuz ve son teknolojik donanıma sahip ameliyathanelerimiz ile en gelişmiş güncel tedaviyi hastalarımıza uygulayabilmekteyiz.

Minimal invazif cerrahinin tarihsel gelişimi ve Hepatopankreatobilier sistem cerrahisindeki kullanım olanakları

Endoskop benzeri enstrümanların icadı 1800’lü yıllara uzanmaktadır. 1850’li yıllarda ilk endoskop, ürolojik hastalıklarda tanısal amaçlı kullanılmaya başlandı. Bu tarihsel gelişim içinde ilk laparoskopik karın içi boşluğun incelenmesi ise 1900’lü yılların başında George Kelling tarafından denendi. 1930’lu yılların başında direk görüş eşliğinde tanısal amaçlı işlemler için kullanıma giren laparoskopi sistemleri 1960-70’li yıllarda bu özelliğinin yanında tedavi edici işlemler için de jinekolojik hastalıklarda yerini almıştır. Genel cerrahi pratikte ilk kullanımı ise video görüntüleme sistemlerindeki gelişmelere bağlı olarak 1985 yılında alman cerrah Prof Dr Med Erich Mühe tarafından yapılan laparoskopik kolesistektomi ameliyatına dayanmaktadır. Takibinde laparoskopik kolesistektomi klinik uygulamada hızla benimsenmiş ve 1992’de semptomatik safra kesesi taşlarının tedavisinde altın standart yöntem olarak yerini almıştır.

Laparoskopik cerrahinin verimli ve uygulanabilir olduğunun gösterildiği ilk ameliyat safra kesesi ameliyatıdır. Hepatobiliyer cerrahinin minimal invaziv olarak uygulanması bu ameliyat ile erken başlasa da safra kesesi ameliyatı dışındaki ameliyatların (özellikle onkolojik vakaların) zorluğu hem laparoskopik hem de robotik onkolojik cerrahinin ancak ileri evrelerinde yapılabilir hale gelmiştir.

Robotik cerrahi, ameliyat yapan cerrahın, kolları hastaya bağlı durumda olan bir robotu geniş bir konsola oturarak, üç boyutlu görüş altında kullanarak ameliyatı gerçekleştirmesi olarak tanımlanabilir. Konsolda oturan cerrah, parmakları aracılığıyla, görüş açısını verebildiği kamerayı, makasını, koterini, dokuları tutmasını sağlayan kolları, damarları mühürlemesine ve dokuları birbirine dikmesine yardımcı olan özellikli ekipmanları kontrol ederek ameliyatı gerçekleştirir.  Robotik veya robot yardımlı cerrahi, birçok klasik cerrahi yöntemin geleneksel yöntemlere kıyasla daha hassas bir şekilde, daha iyi görüş altında, daha az ameliyat izi bırakarak ve daha az ağrılı olacak şekilde gerçekleştirilmesine olanak sağlar. Robotik cerrahi klasik yöntemlerle ulaşılması zor yerlerdeki tümörlerin, robotun hareket kabiliyeti yüksek kolları yardımıyla çıkarılmasına, ameliyat sürelerinin kısalmasına ve bazı ameliyat tekniklerinde açık cerrahiyle kıyaslandığında daha az komplikasyon görülmesine mümkün kılar.

Teknolojik gelişmelerinde tıp uygulamalarına kazandırdığı ivme ile laparoskopik ve robotik cerrahi sistemler günümüzde hepatopankreatobilier sistem cerrahisi içinde safra kesesi, karaciğer ve pankreas hastalıklarının cerrahi tedavisinde açık cerrahi yöntemlere göre belirli avantajlara sahip olması nedeni ile yaygın olarak kullanılmaktadır.

Laparoskopik ve Robotik yöntemlerin kullanılabildiği hepatopankreatobilier sistem cerrahi prosedürleri;

  • Laparoskopik veya Robotik kolesistektomi
  • Laparoskopik veya Robotik safra yolu eksplorasyonu ve rezeksiyonu
  • Laparoskopik veya Robotik karaciğer metastazektomi – hepatektomi
  • Laparoskopik veya Robotik Whipple ameliyatı
  • Laparoskopik veya Robotik distal pankreatektomi
  • Laparoskopik veya Robotik pankreas enükleasyonu

Kolesistektomi

Laparoskopik kolesistektomi safra kesesi hastalıklarında minimal invazif olarak batın duvarından yapılan 4 küçük kesiden yerleştirilen kamera ve cerrahi aletler yardımıyla safra kesesinin batın dışına çıkarılmasıdır. Laparoskopik kolesistektominin açık kolesistektomiye göre başlıca üstün olduğu noktalar daha kısa hastanede kalış süresi, ameliyat sırasında daha az kan kaybı, daha az ameliyat sonrası ağrı, yara yeri enfeksiyonlarının daha az gözlemlenmesi ve kesi yeri fıtığı gibi cerrahi sonrası komplikasyonlarla daha az karşılaşılmasıdır.

Karaciğer metastazektomi

Primer kolorektal kanserlerde laparoskopik cerrahi hızla yaygınlaşmasına rağmen, karaciğere metastaz yapmış kolorektal kanserlerde laparoskopik metastazektomi prosedürü daha yavaş bir ivlenme göstermiştir. Ancak buna rağmen günümüzde birçok klinik çalışmada ortaya konulmuştur ki, laparoskopik metastazektomi açık cerrahi yönteme göre kabul edilebilir onkolojik cerrahi sonuçlara, daha kısa hastanede kalış süresi, daha az yara yeri enfeksiyonu ve daha az ameliyat sonrası analjezik ihtiyacı gibi üstünlüklerle birlikte sahiptir.

Hepatektomi

Günümüzde benign ve malign karaciğer kitlelerinin tedavisinde seçilmiş hasta grubunda laparoskopik cerrahi yaygın olarak kullanılmaktadır. Açık cerrahi yöntemlere göre başlıaca avantajları benzer onkolojik sonuçlara sahip olup, daha az kan transfüzyon ihtiyacı, daha kısa hastanede yatış süresi ve ameliyat sonrası komplikasyonlarla daha az karşılaşılmasıdır.

Pankreatikoduodenektomi (Whipple Ameliyatı)

Teknik olarak zor ve yüksek derecede tecrübe gerektiren bir işlem olmasından dolayı sadece bu konuda deneyimli cerrahlar tarafından güvenle uygulanabilen cerrahi bir yöntemdir. Laparoskopik pankreatoduodenektomi ameliyat sırası kan kaybının daha az olması, daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış ve daha erken işe dönüş gibi minimal invaziv cerrahinin doğal avantajları ile birlikte komplikasyonlar, onkolojik güvenlik ve genel sonuçlar açısından açık pankreato-duodenektomininkine eşit etkinlik göstermektedir.

Distal pankreatektomi

Laparoskopik distal pankreatektomi benign, premalign veya malign pankreas gövde ve kuyruk kitlelerinde tercih edilen bir cerrahi yöntemdir. Açık cerrahi girişime göre en önemli üstünlüğü daha kısa hastanede kalış süresi ve daha az ameliyat sonrası ağrıdır. Anatomik yerleşim, cerrahi teknik ve hastalık tipi gibi nedenlere bağlı olarak distal pankreatektomi sırasında splenektomi sıklıkla ameliyatın bir parçası olarak uygulanmaktadır. Ancak özellikle benign pankreas hastalıklarında distal pankreatektomi sırasında işlem laparoskopik cerrahi yöntemle gerçekleştirildiğinde daha yüksek oranda dalak koruyucu cerrahi işlem gerçekleştirilebildiği literatürde bir çok yayında gösterilmiştir.

Pankreas enükleasyon

Enükleasyon parankim koruyucu bir pankreas cerrahisi yöntemidir. Küçük, benign veya malignleşme potansiyeli olan lezyonların tedavisinde gereksiz pankreas doku kaybının önüne geçilmesi, anastomoz komplikasyonlarının önlenmesi ve pankreas fonksiyonlarının yüksek oranda korunabilmesi için tercih edilen bir cerrahi yöntemdir. Literatürde majör pankreas cerrahisine oranla daha az invazif olan enükleasyon prosedürünün daha az postoperatif ağrı, daha az kan kaybı ve yara yeri enfeksiyonu gibi avantajlarla birlikte laparoskopik olarak başarı ile uygulanabileceğini gösteren çalışmalar mevcuttur.